Lohusalık Dönemi
Lohusalık dönemi gebelik etkisiyle annenin özellikle bedeninde oluşan bütün değişikliklerin tekrar eski gebelik öncesi haline döndüğü dönemdir. Bebek doğduktan sonraki 6 haftanın sonunda lohusalık dönemi sona erer. Bu dönemin özelliklerini ve önemini anlatırken hafta hafta ayırmak pratik olabilir ama haftadan haftaya değişiklikler keskin sınırlarla ayrlamayabilir.
Lohusalığın ilk günü ,ilk haftası , ve ilk üç haftası özellikle önemli ve dikkat edilmesi gereken dönemlerdir.PROF.DR.İSMAİL ÇEPNİ
İLK GÜN
Doğumdan sonraki en ciddi ve kritik dönemdir. İlk 24 saat anne hayatını tehdit eden komplikasyonların en sık olduğu ve doktor müdahalesinin en gerekli olduğu zamandır.
Normal doğum yapmış ya da sezaryen ile doğurmuş anne için dikkat edilmesi gerekenler farklıdır. Anneliğin bu ilk saatlerinde tansiyon, nabız, kanama, ağrı ve bilinç durumu gibi hayati önemdeki bulgular çok dikkatle değerlendirilmelidir.
Normal doğum esnasında baş doğum kanalından geçerken derindeki damarları yırtarak o bölgelerde kan birikmesine ( hematom ) yol açabilir. Bu kanamalar çok ciddi boyutlarda olabilir. O bölgede ağrıya yol açabilir. Daha sonra infeksiyon eklenmesi ile abse oluşturabilir. Yine doğum yolunda yırtılmalar ile kanama, ağrı ortaya öıkabilir. En tehlikelisi ise rahim yırtılmasıdır. Dakikalar içinde cerrahi müdahale gerektirir yoksa anne için % 50 ölümcül bir tablodur. Epizyotomi dediğimiz doğum için yapılan doğum yolu çıkımındaki yarada kanama, açılma olabilir. Rahim içinde eşin( plasenta) parçalarının kalmasına bağlı devam eden kanamalar içinde dikkatli olunmalıdır.
Sezaryen ile doğum sonrası daha dikkatle izlenmelidir. Anne hem ameliyat geçirmiş hem de doğum yapmıştır.Karından ameliyat olmuş kişilerin izlenmesi yanında doğum için dikkat edilmesi gerekli bulgular özellikle değerlendirilmelidir. Rahim dahil olmak üzere bütün karın alt katlarında kesi ve dikiş yapıldığı için kanama, ağrı, ateş, nabız tansiyon idrar miktarı .. klinik olarak gözlem altında olmalıdır. Aksi bir sorun olmadıkça anne sezaryenden altı saat sonra ayağa kaldırılmalı, idrar sondası çekilmeli, varis çorabı yattığı süreden sonra çıkartılmalıdır. Epidural anestezi uygulanmış ise baş ağrısı dikkate alınmalıdır.
Bebeğin ilk 48 saatinde gerekli testleri yapmak üzere yenidoğan hekimi tarafından değerlendirilmesi de bu sürede çok önemlidir.
İLK HAFTA
Doğum sonrasının en önemli dönemlerindendir. Annede bir yandan gebeliğin oluşturduğu değişiklikler hızla değişmekte, bir yandan doğumun bedende oluşturduğu zorlamaların etkileri iyileşmekte bir yandan da yeni doğan bebeğinin bakımının sorumluluğu vardır.
Memelerden ilk 48 saat içinde süt gelmeye başlar ve bebek emdikçe gittikçe çoğalan süt yapımı oluşur. Anne sütü bebeği beslemede olağanüstü etkindir ve ilk altı ay içinde bebek için bundan başka hiçbir şeye gereksinim yoktur. Göğüsler tam olarak boşaltılamazsa süt ateşi denen ve 38.5 dereceye varan ateşler oluşabilir. Emzirme sonrası memelerin boşalması sağlanmalıdır. Süt ateşi zararsızdır fakat biriken süt oluşturduğu mekanizma ile birlikte meme abselerine de yol açabilir. Özellikle meme bakımına bu açıdan dikkatli olunmalıdır. Emzirmeye bağlı olarak meme başında çatlaklar, ağrı oluşabilir bunun için uygun kremler yanında anne kendi sütünü meme başına sürmelidir. O memeden emzirmeye ara vermek, ancak uygun araçlar ile boşaltmak ve bu önlem ile iyileşme hızlanır. Meme bakımı bu dönem çok önemlidir.
Rahim doğum sonrasında normal ölçülerine göre çok büyüktür ve göbek hizasında veya biraz üzerinde hissedilir. Özellikle süt verme esnasında kasılarak ağrılara yol açabilir. Vaginadan löşi denilen kanlı akıntı gelmeye devam eder. Loşinin rahatsız edici bir kokusu yoktur. Mikroplar için çok uygun bir besleyici ortam oluşturur. Bu yüzden enfeksiyon etmenlerinin yerleşmesine son derece uygundur. Loşi ilk üç gün kırmızı, 4-5 gün sonra sarı-pembe, 7-8 gün sonra beyaz renklidir. Akıntıdan dolayı iç çamaşırı ve petler sık kirlenebilir, sık sık değiştirilerek tuvalet ihtiyacını takiben önden arkaya doğru antiseptik bir solüsyonla temizlik yapılmalıdır.
Bu yüzden doğum sonrası doğum dikiş bölgesinin , vaginanın temizliğine dikkat edilmeli gerekli olduğunda antibiyotik, antiseptik ilaçlar kullanılmalıdır.Özellikle epizyotomi denilen dikişin antiseptiklerle temizlenmesi önemlidir. Enfeksiyon oluşursa bu çok ciddi problemlere yol açabilir. Özellikle ebe ile evde yapılan doğumlarda enfeksiyon çok ciddi bir sorundur. Halkın al basması dediği aslında doğum sonrası enfeksiyonu olan bu durumda ateş 40 dereceleri bulabilir ve ölümler olabilir. Fakat hastane doğumlarında bu sorunla çok ender karşılaşmaktayız.
Sezaryen den sonra ilk hafta için dikiş yerlerine özellikle dikkat etmek gerekir. Ameliyatı yapan doktorun önerilerine uyulmalı ve ilk haftanın sonunda mutlaka kontole gidilmelidir.
İlk haftanın sonuna doğru rahim göbek altına doğru küçülür ve bu süreç devam eder her gün yaklaşık bir parmak kalınlığında küçülme gerçekleşir.
Sezaryen sonrası 2. gün ve normal doğum yapmış anneler 1-2 gün sonra ayakta olmak üzere duş yapabilirler. Loşi devam ettikçe anne ayakta duş almalıdır. Duş aşırı sıcak olmamalı, anne yanında biri bulunmalıdır.
Löşi içeriği açısından enfeksiyona çok uygun ortamdır. Bu nedenle hijyene çok dikkat edilmelidir.
İKİNCİ HAFTA
Lohusalıkta anne gebelik döneminde aldığı kiloların yaklaşık üçte ikisini verir.
Şişlik ve ödemler azalır. Ellerde uyuşma ve bacaklarda kramp gibi şikayetler geçer.
Doğum ile birlikte bebek, plasenta , amnios sıvısı ve kanama ile yaklaşık 5-6 kilo eksilen anne bedeni lohusalık döneminde toplam aldığı kilonun yaklaşık %60-70 ini bu ilk iki haftada verir. Örneğin 12-13 kilo almış bir anne 8 kilosunu vermiş olur.
En zor lohusalık dönemi yani ilk hafta geçtikten sonra anne daha rahattır. Loşi dediğimiz akıntı devam etmektedir. Doğumda uygulanmış dikişler büyük oranda iyileşmiştir. Ama yinede tam iyileşme henüz gerçekleşmediği için dikkatli davranılmalıdır.
Anne yeni yaşam düzenine yavaş yavaş uyum sağlamaya başlamış ve daha rahatlamıştır. Evden çıkmaya kısa süreli gezmelere başlamıştır. Üçüncü haftadan önce uzun veya il dışı seyahatler önerilmez.
Bu haftanın başında veya doğumdan 7-10 gün sonra hekim anneyi kontrol etmelidir. Bu muayenede annenin yakınması” halsizlik, memelerde ağrı, süt gelip gelmediği, akıntının durumu, karın ağrısı, idrar ile yanma .. gibi dikkatle değerlendirilmelidir. Rahimin küçülme durumu, loşinin devamlılığı rahim içinin değerlendirilmesi, memeleride doluluk, meme başında emzirmeye bağlı yaraların olup olmadığı ve dikişlerin iyileşme süreci kontrol edilmelidir.
Rahim küçülmüştür ancak halen pubis kemiğinin üzerinde hissedilmeye devam eder. Loşi daha az kanlı daha çok mukusludur ve giderek rengi değişir. Bu akıntının devam etmesi gereklidir. Rahim içinde birikir ise enfeksiyon gibi ciddi sıkıntılara yol açabilir.
Annenin emzirmesi rahmin daha hızlı küçülmesi ve karın estetiği açısından çok yararlıdır. Ayakta duş alınır ve akıntı devam ettikçe cinselliğe izin verilmemelidir.
ÜÇÜNCÜ HAFTA
Artık rahim iyice küçülerek üçüncü haftanın sonuna doğru pubis kemiği hizasına kadar geriler, yani artık karından el ile hissedilmez. Löşide gittikçe kan azalır ve daha çok mukuslu akıntı haline döner. Lohusanın yeni yaşam düzenine uyumu çok daha iyi hale gelmiştir. Diğer yandan bebek te dış ortama alışmıştır. Lohusalık dönemindeki olağan terlemeler azalmaya başlamış, emme ile oluşan meme başı çatlakları iyileşmiş, emme düzeni oluşmaya başlamıştır. Anne meme bakımını öğrenmiştir.
Lohusalık döneminde anne gebelik döneminden fazla kalori harcamakta ve yorulmaktadır. Evde bulunanların ve özellikle eşin desteği ve her işte yardımı çok önemlidir. Bebeğin uyuduğu zamanlarda annenin uyuması, dinlenmesi sağlanmalıdır. Moral destek verilmelidir. Anne evde insanlar olduğunda fırsat oluşturup kısa ev dışı gezi, alışveriş yapmalı ve normal hayata olabildiğince dönmelidir. Örneğin saçını boyatabilir, kişisel bakımını yaptırabilir .Bu moralini yükseltecek ve lohusalık dönemini ve bebeğin bakımını kolaylaştıracaktır. Löşi dediğimiz akıntı bittiğinde cinsellikte başlayabilir.
DÖRDÜNCÜ HAFTA
Dikişler artık dayanıklılığını büyük oranda tamamlamıştır. Rahim eski büyüklüğüne kadar küçülmüştür. Loşi rengi açılmış ve azalmış olarak birkaç gün daha devam eder. Anneye uygulanan kısıtlamalr yavaş yavaş kaldırılmalı anne normal yaşamına dönmelidir. Ancek cinsel birleşmede rahim ağzı tam olarak kapanmadığı için enfeksiyon riski mevcuttur. içeri boşalmamak şartıyla ilişkiye müsaade edilebilir. Seyahat yasağı yoktur. Yolculuk yapılabilir. Anne fırsat buldukça dinlenmeli, arkadaşları ile aktivitelere katılmalı ve eğlenmelidir. Bu şekilde zor lohusalık dönemi daha rahat geçilir.
BEŞİNCİ HAFTA
Gebeliğin ve doğumun ve izleri tamamen silinmiştir. Anne bebeğiyle birlikte yeni yaşamına uyumunu tamamlamıştır. Eski aktif yaşamına dönmüş normal hayatını sürdürmektedir.
Akıntı iyice azalmış rahim normal büyüklüğüne dönmüş durumdadır. Gebeliğin sonunda yaklaşık bir kilo olan rahim 90-100 grama kadar gerilemiştir. Emzirmeyen annelerde bu haftalarda adet kanaması olabilir. Emzirenlerde ise ilk adet 10. aya kadar gecikebilir. Emziren annelerde adet olması emzirme sıklığı ile de ilişkilidir. Sık emziren anne bu dönemde adet görmez. Emzirme aralığı uzadıkça düzensiz ya da düzenli adet görülebilir. Cinsellikte kısıtlama yoktur.
ALTINCI HAFTA
Artık anne gebeliğin bedeninde oluşturduğu değişikliklerden hemen hemen kurtulmuştur. Lohusalığın sonuna gelinmiştir. Aınan kiloların %60-70 i verilmiştir. Karın küçülmüş , rahim gebelikten önceki boyutuna gerilemiştir. Akıntı normal fizyolojik sınırlardadır. Fizik aktiviteler, spor ve cinsellikte kısıtlama yoktur.
Dünya sağlık örgütü önerisinin de desteklediği gibi gebelikler arasında iki yıl gibi bir ara olmalıdır. Lohusalık döneminde emzirme ile gebelik olasılığı azdır. Ancak gebelik riski hep vardır. Bu dönemde hemen yeni bir gebelik arzu edilmez. Diğer yandan ilk yumurta kanamadan önce gelişeceği için cinsel ilişkilerde gebe kalma olasılığı vardır. Sütün gebelikten koruduğu yanlış inanışında olan annelerde bazen 3-4 ayına ulaşmış ve fark edilmemiş gebelikler teşhis edilir. Gebelik riskinden uzaklaşmak için önerilen lohusalık döneminde modern bir kontraseptif yöntemin kullanılmasıdır. Örneğin emziren anneler normal doğumlardan altı hafta sezaryenlerden ise sekiz hafta sonra rahim içi araç (spiral) taktırabilirler. Anne emzirmiyorsa oral kontraseptif(doğum kontrol hapı) gibi başka bir korunma yöntemini de uygulayabilir.
LOHUSALIKTA PROBLEMLER ve ÇÖZÜMLERİ
Lohusalık dönemi anne için çok önemlidir, bu dönemde ortaya çıkan sağlık sorunları hayatı tehdit edici boyutlarda olabilir.
Ancak bazı belirtiler de fizyolojik değişimin sonucu olarak oluşur.
Doğum sonu ağrıları bunlar arasındadır: Doğum gerçekleştikten hemen sonra, meydana gelen rahim kasılmaları doğum esnasındakinden daha kuvvetli olabilir. Bu ağrılara “afterpains” denilir. Gerçekleşen ağrılar, doğum sonra 3-4 gün daha devam edebilir. Lohusa kadın, bebeğini emzirirken beyinden salgılanan oksitosin isimli hormon etkisi ile rahim kasılması gerçekleşir buna bağlı olarak kasık ve karın bölgesinde ağrı hisseder.
Rahimin küçülmesi (involusyonu): Bu da fizyolojik bir süreçtir. Rahimin doğumdan sonra gebelik öncesi durumuna dönmesidir. Gebelikte rahimin ağırlığı yaklaşık 20 kat büyür, ancak doğumdan sonra hızla küçülerek bebek doğduktan hemen sonra yaklaşık 20. gebelik haftasında olduğu boyuta iner. Bu aşamada ağırlığı 1 kg kadardır. Birinci haftanın sonunda 12. gebelik haftasındaki büyüklüğüne dönen rahim 6 hafta sonunda gebelik öncesi büyüklüğüne geriler.
Bedenimizde ağırlık ve hacmi bu kadar çok büyüyüp sonrasında küçülen ikinci bir organımız yoktur. Rahimin bu özelliği günümüzde dahi bilimsel yönden tam olarak açıklanamamaktadır.
Rahmin içini döşeyen ve “endometrium” adı verilen zar tabakasının normale dönmesi üç haftayı bulurken plasentanın yerleştiği alan altı haftada iyileşir. İyileşmenin tamamlanamadığı durumlarda ise kanamalar görülebilir.
Doğum sonrası beden, kasrın kasları, rahim ağzı, vajinadaki değişiklikler:
Doğum esnasında 10 cm açılan ve tamamen incelip kağıt gibi olan rahim ağzı açıklığı bir hafta sonunda yaklaşık 1 cm’ye iner. Rahim ağzı normal doğum yapmışlarda artık yuvarlak değil yassı bir görünümdedir ve vaginal doğum yapmayanlardan ayrılır. Rahim ağzının tamamen iyileşmesi yine altı haftalık bir zaman alır.
Vaginal doğumda çok fazla zorlanan ve esneyen vajina dokusu yavaş yavaş iyileşmeye başlar ve loğusalığın 3. hafta bitiminde son halini alır, ancak asla doğum yapmadan önceki gerginliğine gelemez. Vajinanın bu kalıcı elastikiyet kaybı cinsel açıdan pek çok çifti sezaryen ameliyatlarına yöneltmektedir.
Gebelik boyunca genişleyen ve esneyen karın kasları ve pelvik kaslar altı hafta sonra toparlanır ve bu dönemden sonra egzersiz ve özellikle mekik dediğimiz karın adalelerini düzelten hareketler önerilir. Dolaşım, boşaltım, endokrin gibi diğer sistemlerde olan değişiklikler de lohusalık sonunda normal haline döner.
Kanama : özellikle lohusalığın erken dönemlerinde en önemli komplikasyonu kanamadır. Normal doğumdan sonra yarım litreden fazla kanama olması anormal olarak kabul edilir. En sık ve ciddi nedeni “atoni”dir. Atoni doğumdan sonra rahmin kasılmaması ve dolayısı ile açıkta olan damarların kapanamamasıdır. Son derece acil ve hayatı tehdit eden bir tablodur, çok kısa zamanda aşırı miktarda kanamaya yol açabilir. Çünkü gebeliğin sonlarında rahimin damarlarına dakikada 700-800 ml kan gönderilmektedir. Atoni oluştuğunda gerekli müdahale ve ameliyat olanakları yok ise dakikalar içinde anne hayatı tehlikeye girer. Bu nedenle evde yapılan doğumlar son derece risklidir. Tedavi için ilk olarak elle rahim masajı yapılır ve damar yolu ile rahim kasılmasını sağlayan ilaçlar verilir. Sonuç başarısız ise acil bir operasyon gerekebilir.
Enfeksiyonlar :”Lohusalık humması” denilen ve lohusayı endişelendiren durum doğumdan sonraki ilk 24 saatten sonra ortaya çıkan ve yüksek ateşle seyreden bir tablodur. İlk 24 saatte bir miktar ateş olması normaldir. “Lohusalık humması” nın en sık nedenleri arasında üreme, idrar yolları ve memelerin enfeksiyonu yer alır. Doğum süresinin uzaması, zarların erken açılması gibi durumlar enfeksiyon riskini arttırır.
Endometrit: En sık görülen enfeksiyondur. Rahim içinin iltihaplanmasıdır (“endometrit”). Genelde 3. gün ortaya çıkar ve ateş 40 dereceye kadar yükselebilir. Löşi oldukça kötü kokuludur. Olay karın boşluğuna kadar yayılarak hayatı tehdit eden boyutlara ulaşabilir (“peritonit”).
Muayenede rahim oldukça hassas ve ağrılıdır. Enfeksiyonun kan yolu ile yayılması durumunda “sepsis” ise ciddi hayati tehlike vardır.
Tedavide yatak istirahati, sıvı desteği ve uygun antibiyotik kullanımı önerilir.
İdrar Yolları Enfeksiyonu (İYE): Lohusaların % 5 inde ise idrar yaparken yanma, kasık ve bel ağrıları, yüksek ateş şikayetlerinin eşlik ettiği idrar yolu enfeksiyonu (İYE) ortaya çıkabilir. Genelde 2. veya 3. günde belirti verir.
Vajinada olan yaralanmalar İYE riskini arttırır. Tedavide uygun antibiyotikler ve bol sıvı alınması önerilir.
Gebelik öncesi var olan her türlü sistemik hastalık lohusalık döneminde olumsuz yönde etkilenebilir. Bu nedenle lohusalıkta annenin bakımı için son derece dikkatli olunmalıdır.
Amniyon Mayisi Emboli: Anne hayatını tehdit eden çok nadiren oluşabilecek durumdur. Bebeğin amniyon sıvısı annenin kan dolaşımına geçerek akciğerler, beyin gibi organlara giden damarlarda tıkanıklığa yol açar. Anne çok kısa bir sürede hayatını yitirir. Tanı ve tedavisi çok güçtür. Günümüzdeki en önemli anne ölüm nedeni amniyon mayii embolisidir.
PERİNE BAKIMI NEDİR?
“Perine bölgesi” olarak vajina girişi ile makat arasında kalan bölge anlaşılır.
Normal doğum esnasında bölgede ciddi yırtıkların olmaması için hekim tarafından bir kesi yapılır. Bu kesiye “epizyotomi” adı verilir.
Doğum sonrası bu alanın yani perinenin bakımı, epizyotominin daha kolay iyileşmesi ve enfeksiyon oluşmaması için yapılması gerekenleri kapsar ve yaklaşık 1-3 hafta sürer.
Burada en sık karşılaşılan sıkıntı ağrı ve şişlik olmasıdır. Doğum sırasında bebeğin başının sıkıştırması ile perine ve vajende ödem olur. Yine doğum esnasında epizyotomi (vajene kesi) yapılmış olsa bile vajinada fark edilmeyen yırtıklar veya sıyrıklar oluşabilir. Bu yırtıklar farkedilmezse kanayabilir veya enfeksiyon kapabilir. Eğer kanamalar dışarıya olmaz ve doku aralığında birikirse vajinada dolgunluk hissi ile beraber şiddetli bir ağrı olabilir. Bu durumda bir “hematom” yani içe kanamadan şüphelenilir.
Yine doğum esnasında ıkınmalara bağlı olarak makat etrafında hemoroidler (basur) oluşabilir. Bu hemoroidler otururken ağrıya neden olabilir hatta bazen kanayabilir. Oturma banyoları ve ilaç tedavileri ile iyileşmeyen hemoroidlerde cerrahi tedavi gerekebilir.
Perine Bakımı: Ağrı için hekimin yazdığı ağrı kesici ilaçlar kullanılabilir. Ayrıca
ağrı ve kanamayı azaltmak için perine bölgesine buz tatbiki veya oturma banyoları yapılabilir. Kabızlık veya hemoroid problemleri için zorlanmayı önlemek amacı ile gaita yumuşatıcı ilaçlar kullanılabilir.
Akıntı ve kanamalar için günlük pet kullanılması hijyen açısından önemlidir. Perine bölgesi mümkün olduğunca kuru tutulmalı, hijyenik petler sık sık değiştirilmelidir.
Bölgeyi temizlemek için sadece temiz su yeterlidir ancak antiseptik maddeler içeren solüsyonlar da önerilebilir.
Vajinal akıntı ile kanama kontrol edilmelidir. Bu bölgede aşırı ağrı veya gerginlik hissi durumunda ve doğum sonrası normalden fazla ve pıhtılı taze kanama olursa kötü bir koku belirirse, ateşiniz yükselirse, karında ağrı ortaya çıkarsa mutlaka hekime haber verilmelidir.
Tuvalet sonrası en az iki dakika temiz su veya antiseptikli solüsyon (savlon , iyotlu solusyonlar ..) ile perinede önden arkaya olacak şekilde temizlik yapılmalıdır. Bu alana bu şekilde kaka ile bulaşması önlenmeye çalışılır. İşlem sonrası bölge mutlaka kurulanmalıdır. Gerekli miktarda hijyenik ped, temizlik malzemesi ve ağrı kesici ilaçlar elinizin altında olmalıdır. Perine bölgesine ılık veya sıcak su oturma banyoları enfeksiyon riski nedeni ile önerilmemektedir.
Perineye uygulanacak “buz kalıpları” ödemin azalmasına veya küçük hematomların bağlı ağrıların hafiflemesine yarar. Buz kalıpları hazılamak için bir lastik eldivene su konulup buzlukta dondurulur. Bu kalıplar yumuşak bir bezle sarılarak perine bölgesine konulur. 48 saatte bir 20 dakika şeklinde tatbiki önerilmektedir.
SEZARYEN AMELİYAT KESİSİ BAKIMI
Son yıllarda bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de sezaryen ile doğum sıklığında ciddi artış oldu. Sonuç olarak günümüzde 40 yaşlarında nerede ise her iki kadından birinin karnında sezaryen ameliyat izi vardır. Sezaryen kesisi bikini çizgisi denilen hattın altından yani kıllı – kılsız deri sınırından , bikiniden görünmeyecek şekilde yapılır (pfannenstiel kesisi). Çok nadiren bazı
durumlarda göbekten aşağıya dik uzanan kesi (midline kesisi) uygulanması gerekebilir. Yatay kesi yerinde sorunlara çok nadiren rastlanır. Son yıllardaki asepsi-antisepsi şartları, dikiş için malzemelerin kalitelerindeki artışa da bağlı olarak basit akıntılar bile çok az görülür olmuştur.
Günümüzde cilt içinden (intradermik:estetik) uygulanan ve alınmayan dikiş malzemeleri kullanılmaktadır. Böylece anne erken dönemde ciltte bir çizgiden başka hiç bir şey görmez. Uzun vadede çizginin rengi de silikleşir, hatta dikkatli bakılmaz ise kesi olup olmadığını bile anlamak mümkün olmaz. Halk arasında yanlış bir şekilde lazer ile dikiş olarak da adlandırılır ancak lazer ile ilgisi yoktur bu işlemin. Cildin en üst epitel tabakasının yenilenmesi 24-48 saat içerisinde gerçekleşir. Bu nedenle yara yeri bu sürede steril bir örtü ile kapalı tutulur. 48 saatten sonra ayakta duş şeklinde banyoya izin verilebilir. Cildin birbirine yapışması ve tamamen kapanması yaklaşık 1 haftalık sürede olur. Estetik dikişte iplikler alınmaz ancak erimeyen materyal ile dikilmiş ise genellikle ameliyattan 6-7 gün sonra alınır.
Özellikle ilk haftalarda ödem nedeniyle dikiş alanına yakın bölgelerde hafif sertlik ve şişlik olabilir. Ancak aşırı bir şişlik oluşmuş ise hekime danışmanız gerekir. Çok büyük ve kırmızı-mor renkte şişlik o alanda kan toplanması (hematom) anlamına gelebilir.
Cilt dikişinin açılması çok nadirdir. Oluşmasında hastanın hijyen tedbirleri, dikiş yöntemi gibi birçok etmen rol oynayabilir. Dikişlerin açılması durumunda genellikle pansuman yapılarak kendiliğinden kapanması sağlanır. Çok nadiren tekrar dikilmesi gerekebilir.
Yara yerinde ilk günlerde hafif derecede ağrı ve yanma normaldir. Ağrı özellikle cilt kesisinin uç kısımlarında ve sağ uçta daha fazla olur. Cilt kesisinin kenarlarında hissislik, uyuşukluk yaklaşık altı ay sürebilir. Ara sıra hafif kaşıntı olabilir. Aşırı ağrı durumunda doktora danışılmalıdır.
Dikiş bölgesinin sıcak hissedilmesi , kızarık olması ve kokulu sarı-yeşil akıntı gelmesi enfeksiyon belirtisi olabilir, bu durumda hekime gidilmelidir. Sadece berrak kokusuz akıntı olması genellikle enfeksiyona bağlı olmayan bir akıntıdır. İltihap olduğu tespit edilirse antibiyotik ,yara yeri bakımı, pansuman .. yapılarak tedavi edilir.
Ameliyatın ilk günü dikiş yerinde hafif kanama olabilir. Dikiş bölgesi üzerindeki örtü beyaz olduğu için kırmızılık görülür. Üzerine konulan ağırlık ile baskı olur kolay şekilde durur. Ancak hasta evine gittikten sonra dikiş bölgesinden kanama olduğunda hekime başvurulmalıdır.
SEZARYEN İLE DOĞUM SONRASI İÇİN UYARILAR
Anne genellikle sezaryen ile doğumdan iki gün sonra bebeği ile birlikte taburcu edilir. Bundan bir hafta on gün sonra kontrole çağrılır. Bu arada evde geçireceği bu süre içinde ve sonrasında dikkat etmesi gereken bazı noktalar vardır:
Genellikle ameliyattan 48 saat sonra banyo yapılmasına ve dikiş bölgesinin ıslanmasına izin verilir ancak dikişin durumu ve doktorun önerilerine göre değişebilir.
Dinlenmeye ve uyumaya fırsat buldukça vakit ayrılmalıdır. Bu dönem bebek bakıldığı için yorucu bir dönemdir.
Sezaryenden sonra az miktarda vajinal kanama olması normaldir. Bu yirmi gün kadar azalarak devam eder. Sadece hijyenik kadın pedleri kullanılmalıdır, tampon kullanılmamalıdır. Vajina içerisini yıkamak gibi işlemler asla uygulanmamalıdır.
Doktor izin verirse ameliyattan 4 – 6 hafta sonra cinsel aktiviteye başlanılabilir.
Fazla miktarda kanama, ateş, kötü kokulu vajinal akıntı, dikiş yerlerinde açılma veya akıntı, kanama, göğüslerde aşırı ağrı ve kızarma, bacaklarda ani şişme ve kızarıklık görülmesi gibi durumlarda hemen doktora başvurulmalıdır. Hiçbir şikayet olmasa dahi hekimin belirlediği tarihte mutlaka kontrole gidilmelidir.Verilen reçeteye mutlaka uyulmalıdır.
Ağır ve zorlayıcı aktivitelerden uzak durulmalıdır. Bisiklet sürme, ağırlık kaldırma, koşma, aerobik hareketler ilk 6 hafta için veya hekim belirtene kadar yapılmamalıdır.
Mümkünse her gün az da olsa yürümeye çalışmalıdır. Yürümek tahmine edilenden daha çok sürede iyileşmeye yardımcı olur. Yürümek kan akımını hızlandırır ve kabızlığı, kan pıhtılaşmasını önlemeye yardımcı olur. Her gün yürüyüş süresini bir miktar artırmakta da fayda vardır.
Hekim belirtene kadar ağır şeyler kaldırılmamalıdır.
Öksürürken veya derin nefes alırken kesik yerleri elle tutulmalı ya da yastık koyulmalıdır. Bu destek görevi görerek ağrıyı azaltacaktır.
Ağrıları dindirmek için ağrı kesici almak konusunda hekime danışmak gerekir. Çünkü alınan her ilacın yaklaşık 85 te biri süte geçerek bebeği etkileyebilir. Bu konuda hekimin tavsiyelerini dikkate almak gerekir.
İyileşme normal doğuma göre daha uzun bir süreyi kapsar. Bu süreçte anneye yardım edilmelidir. Çünkü sezaryen ameliyatının olduğu ilk zamanlar ev işleriyle uğraşılmamalı ve bir şey kaldırılmamalıdır. Yere eğilirken de dizleri bükerek eğilmek en doğru olanıdır. Beli bükerek eğilmek ameliyat yerlerini zorlayabilir.
Sezaryen sonrası egzersiz için hekimin vereceği takvime ve tavsiyelerine uyulmalıdır. Ayrıca egzersize başlarken de egzersiz programı ilk zamanlar çok ağır olmamalı ve yavaş olmalıdır. Kısa sürede eski vücut yapısına kavuşmayı beklememelidir. Eski vücut yapısına kavuşmak birkaç ayı bulabilir.
Sezaryen ameliyatı sonrası eğer mide sorunları varsa yumuşak ve düşük yağlı besinler tercih edilmelidir.
Düzenli ve sağlıklı beslenmeye özen gösterilmelidir. Süt veren annelerin günde ortalama 2600-2800 kalori almaları önerilir. Bol su ve sıvı gıdalar tüketilmelidir.
Sezaryen sonrası bağırsak hareketlerinde düzensizlik olabilir. Bu yaygın bir durumdur. Kabızlıktan kaçınmak için lif desteği almak faydalı olabilir. Eğer kabızlık sorunu devam ediyorsa hekime danışmak gerekir.
Sezaryen doğum sonrası doktora gidilmesi gereken durumlar;
Birden fazla petin ıslanmasına neden olan ve devam eden parlak kırmızı vajinal kanama olması
Doğumdan dört-beş gün sonra da parlak kırmızı renkli vajinal kanmanın artarak devam etmesi
Kötü kokan vajinal akıntı
Artan ağrı, şişkinlik, kızarıklık, sıcaklık, irin akıntısı, ateş olduğunda hekime başvurulmalı,
Şiddetli bir solunum sorunu olması
Ani bir göğüs ağrısı, nefes darlığı, kanlı öksürük
Karın bölgesinde şiddetli bir ağrı
Bilinç kaybı yaşanması halinde de acilen hastaneye gidilmelidir.
MEME BAKIMI
Emzirmenin olmadığı normal dönemlerde genel vücut bakımına meme bakımını eklemek yeterlidir. Sık sık yıkanma, dar olmayan, memeleri saran ve taşıyan sutyen kullanma, meme arkasındaki göğüs kaslarını kuvvetlendirici egzersizler yapma, ve özellikle memedeki olumsuz değişimleri belirlemek için adet sonrası günlerde banyo yaparken kendi kendine meme muayenesini alışkanlık haline getirmek bakımının temelini oluşturur.
Gebeliğin başından itibaren memelerde büyük değişiklikler ortaya çıkar. Memeler büyür, sertleşir ve yumrular ele gelir. Bunlar memedeki salgı bezlerinin gelişmesine bağlı olarak oluşur. Bu değişmeler memede ufak tefek ağrılara neden olabilir. Yine uygun bir sutyen kullanmak ve hijyene önem vermek gerekir. Gebelikte özellikle ikinci üç aydan sonra meme cildinde çatlaklar oluşabilir, bunlara engel olmak için hamileliğin başından itibaren çatlak önleyici yağlı ve nemlendirici kremler kullanılmalıdır. Yine gebeliğin ikinci üç ayından itibaren meme başlarından salgı, süt gelebilir.
Doğumla birlikte memenin görevi başlar. Doğum esnasında salgılanan hormonlar, annenin çocuğun sesini duyması ve çocuğun meme başını emerek uyarması, süt salgılayıcı hormon ploraktini harekete geçirir ve süt yapımı artar ve salgı uyarılır. Yeni doğan bebeğin emzirilmesi onun sağlığı için çok önemlidir. Yeni doğan yeni çevresine, annesinin sütü sayesinde uyum sağlar. Anne sütü yeni doğan için, gerek besin değeri gerekse sindirim sistemine uygunluğu ile en ideal besindir. İçindeki bağışıklık elemanları ile bebeği mikroplardan korur. Emzirmek bebeğin psikolojisi için de çok önemlidir. Çünkü emzirme anı çocuğun annesini çok yakın hissettiği ve onunla bir bütün olduğu, güven duygusu, sevgi duygusu ve anne sıcaklığının en yoğun yaşandığı andır. Diğer yandan emzirmek annenin sağlığı için de çok önemlidir. Emzirme esnasında salgılanan hormonların etkisi ile kadının rahmi daha çabuk küçülerek normal haline daha çabuk döner, yine emziren kadınların meme kanser riski azalır. Kısaca emzirmek hem anne hem de çocuk için çok önemlidir. Emzirmenin sağlıklı ve uzun süreli olabilmesi için bazı kurallara uyulmalıdır:
Emzirme sıklığı: genel olarak yeni doğan birinci ayda o istedikçe emzirilir, sonraki aylarda da iki saatten daha sık olmamak koşuluyla çocuğun açlık durumuna göre üç dört saatte bir emzirmek gerekir. Her seferinde her iki memede yaklaşık 15′ er dakika civarında emzirilmelidir. Sonuçta bir günde bebek 6 – 7 kez emzirilir.
Meme temizliği:Emzirmeden önce eller mutlaka yıkanmalı ve meme başları ılık temiz su veya karbonatlı su (1 bardak kaynamış soğumuş suya bir çay kaşığı karbonat) ile temizlenmelidir.
Temizlemek için kullanılacak pamuk veya gazlı bez suya batırılmamalı, su temiz bir şişeden pamuğa dökülmelidir. Bu işlemleri takiben meme başına E vitaminli kremler veya daha ekonomik ve pratik bir çözüm olarak sütten bir miktar sağarak sürülür ve meme başı kuruduktan sonra temiz gazlı bir bez veya meme peti konularak sutyen giyilir. Meme başını kapamadan önce mutlaka iyice kurutmak gerekir, çünkü nemli ortamda çatlaklar daha kolay oluşur ve mikroplar daha kolay ürer. Bebek emdikten sonra memede hala süt kalmışsa temiz kaynatılmış bir tirle veya süt pompası ile meme mutlaka boşaltılmalıdır. Asla memede dört beş saatten fazla sütün kalmasına ve yumrular oluşmasına izin verilmemelidir. Çünkü memede biriken bu süt mikroplar için çok uygun ortam oluşturur. Hele birde meme başında çatlaklar oluşmuşsa buradan mikropların içeriye girişi daha da kolaylaşacaktır. Genel vücut hijyenine çok dikkat etmek gerekir, mümkünse her gün duş yapmak, çamaşırları her gün değiştirmek uygun olur.
Özellikle emzirmeye yeni başlanan dönemde meme başında çatlaklar oluşabilir. E vitaminli kremler veya sütün kendisi bu çatlakları engelleyebilir fakat bazen de her şeye rağmen bu çatlaklar oluşur, emzirme esnasında çok acı verir ve kanayabilirler. Bu durumlarda meme başı temizliğini karbonatlı su ile yapmayı tercih etmek gerekir ve emzirme işleminden sonra meme başı hava ile iyice kurutulmalıdır. Eğer acı ve kanama çoksa, tek tek memeler dinlenmeye sevk edilir ve süt pompa ile çekilir. Yani bir emzirmede bir meme emzirilir, diğeri pompa ile boşaltılır, diğer emzirmede tersi yapılır. Pompa ile çekilen süt çocuğa verilebilir. Çocuğa biberonla süt verileceği zaman çok küçük delikli emziği olan biberonlar tercih edilmelidir. Yoksa çocuk biberonun rahatlığına alışır ve memeyi bırakır. Eğer meme başındaki çatlaklar kötüleşir ve emzirmeye olanak vermecek duruma gelirse doktora başvurulmalıdır. Memelerde yumrular oluşursa ve pompa ile bunlar boşaltılmazsa, hele birde bu yumrular ağrımaya başlarsa ya da memede kızarıklık, sıcaklık meydana gelirse hiç vakit kaybetmeden doktora gitmek gerekir. Çünkü bu bulgular bir enfeksiyonun (mastit) başladığını gösterir, erken dönemde basit antibiyotikler ile enfeksiyon tamamen geçer. Oysa enfeksiyon ilerleyip apseleşirse bu kez cerrahi müdahale enfeksiyon kontrol altına alınamazsa sütü kesmek bile gerekebilir.
Emzirme döneminde de sutyen seçimi: Önemlidir. Sutyen giymemek memelerin çabuk deforme olmasına neden olur. Yine bu dönemde meme cildinin çatlamasını engellemek için ilk ay çatlak önleyici kremler sürmeye devam etmelidir
Gebelikte ve emzirme döneminde de normal dönemdeki memedeki gibi kitleler ve hatta kanser oluşabilir. Bu nedenle gebelikte ve emzirme döneminde memede yumrular fark edildiğinde basit bir süt birikmesi olarak algılayıp ihmal edilmemelidir. Memeyi sağdıktan sonra geçmeyen yumrular enfeksiyon nedeni olabileceği gibi memede bir tümörün belirtisi de olabilir. Bu nedenle mutlaka hekime başvurulmalıdır
Çocuk hekimleri bebeğin en az bir yıl emzirilmesini önerir. Dünya sağlık örgütü bu süreyi iki yıla çıkarmıştır.Yani bu anneleri uzun bir dönemin beklediğini gösterir. Bu nedenle anneler memelerine gerekli önemi göstermelidir.
Özetle:
- Hijyen kurallarına uyulmalı,
– Memede 4 – 5 saatten fazla sütün kalmasına ve yumrular yapmasına izin verilmemeli,
– Meme başları nemli bırakılmamalı,
– Meme başı ve meme cildine koruyucu kremler kullanılmalı,
– Memeleri sıkmayan onları saran ve taşıyan sütyenler tercih edilmeli..
Lohusalık döneminde psikolojik sorunlar:
Doğum ile birlikte evde yeni bir bireyin olması aileye neşe ve mutluluk verir. Diğer yandan bebeğin bakımı ile ilgili kaygılar stres yaratabilir. Bebek birçok annede zihinsel ve duygusal değişikliklere yol açar.
Bu değişiklikler arasında depresyon, melankoli ve psikoz denilen tablolar sayılabilir.
Doğum sonrası “Depresyon”: Doğum sonrası ilk dört hafta içinde majör depressif bir dönemin yaşanması olarak tanımlanır. Annelerin bir kısmında görülen doğum sonrası depresyon melankoli halinden farklı ve ciddi bir tablodur. Ancak bazı lohusalarda bu süre altı haftaya kadar uzayabilir.
Nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Doğumdan sonra ani gelişen hormonal değişimler, “psikolojik stres” ler ve bebeğe karşı aşırı bir sorumluluk duygusunun gelişmesi olayın altında yatan nedenlerden olabilir. Lohusanın eşiyle olan anlaşmazlıkları veya ekonomik sorunlar olayı alevlendirebilir. İlk defa anne olanlar veya eşi ile ayrı olan lohusalar daha yüksek risk altındadır. Daha önceki lohusalıklarında depresyon yaşayanlarda da daha sık görülür.
Genelde doğumdan sonraki ilk beş günde belirtiler başlar. Hafif depresyon tablosunda en sık; halsizlik, isteksizlik, sinirlilik, unutkanlık ve değişik korkular görülür. Bunlara genelde uyku problemleri eşlik eder. Biraz daha ileri olgularda bu belirtilere endişe (aksiyete ), panik atak, ağlama krizleri, bebeğe karşı ilgisizlik, ciddi uyku bozuklukları ile intihar ve ölüm düşünceleri eklenir.
Doğum sonrası depresyon lohusaların % 5inde görülür. Önceden sosyal statü ve evlilik ortamının depresyona etkisi olmadığı düşünülürken günümüzde ekonomik sorunu olan ve bekar kadınlarda 2 kat daha sık görüldüğü ileri sürülmektedir.
Genç yaşta anne olanlarda da 2-3 kat fazla görülür. Gebelik esnasındaki duygu durumu ile doğum sonrası depresyonun bir ilişkisi bulunamamıştır.
Doğum sonrası depresyonun tedavisi majör depresyon ile hemen hemen aynıdır. Genelde hastalar psikoterapi ve antidepresan ilaçlardan fayda görürler. Emzirenlerde antidepresan kullanımı önerilmediğinden tedavi esnasında kadın doğum ve psikiyatri hekimlerinin birlikte tedavi planı yapmaları gereklidir.
Emzirmenin olumlu etkileri ile hafif olgularda sadece psikoterapi yeterli olabilir. Hastaların üçte ikisinde yakınmalar en geç 1 yıl içinde geçer. Geri kalan olguda ise birden fazla sayıda depresif atak görülür. Doğum sonu depresyon, hemen her kadında görülebilen, geçici bir dönemdir. Bu dönemi en iyi ve rahat bir biçimde atlatabilmek için ; Lohusa aşırı derecede yorulmamalıdır. Uyku zihinsel sağlık açısından çok önemlidir. Bebek uyurken anne de uyumalıdır. Gerekirse bebek başka bir odaya alınabilir. Eş veya evde bulunan diğer kişilerden destek alınarak bebeğin sorumluluğu paylaşılmalıdır. Bebeğe bakım konusunda çevrenizdeki akraba ve arkadaşlardan yardım istenebilir. Böylece loğusa kendine daha fazla zaman ayırabilir. Emzirme döneminde iyi beslenilmelidir. Loğusa kendini çaresiz ve güçsüz hissediyorsa bir psikolog veya psikiyatristten destek alınmalıdır.
Lohusalık döneminde “Psikoz”
Psikoz; düşünce bozukluğu veya gerçekle gerçek olmayanın ilişkinin kaybedilmesi olarak tanımlansa da ciddi duygulanım bozuklukları da bu şekilde sınıflandırılabilir.
Doğum sonrası görülen en ciddi psikolojik hastalıktır. Hastalığa yakalanma riski bu dönemde yirmi kat artar. Doğum sonrası dönemde %0.1–0.2 oranında görülebilmektedir.
Halüsinasyonlar (gerçekte olmayan şeyleri görme ya da duyma) veya hezeyanlar (gerçekle ilgisi olmayan şeylere inanma) olabilir. Önceden kestirilemeyen duygu dalgalanmaları görülür. Genelde doğumdan sonraki ikinci gün ile üç hafta arasında belirtiler ortaya çıkar.
Hezeyanlar özellikle bebek üzerine odaklanır. Bazı durumlarda anne bebeğe karşı aşırı koruyucu takıntılar geliştirebilir. Hatta bazı olgularda da intihar düşünce ve girişimleri bile olabilir.
Postpartum psikoz son derece acil ve profesyonel yardım gerektiren ciddi bir tablodur. Sıklıkla hastaneye yatırılarak tedavi gerekir. Uygun tedavi ile % 95 oranla hastalar 2-3 ay içinde iyileşir.
Lohusalık döneminde “Melankoli”
En sık görülen ruhsal sorundur ve lohusaların yaklaşık % 85’inde görülür. Bu gerçek bir duygulanım bozukluğundan çok doğumun normal bir parçası olarak kabul edilmelidir. En sık doğumdan sonraki ilk haftada ortaya çıkar.
Annelerde uyku problemleri, ağlama krizleri, üzgün görünme halsizlik, baş ağrıları, konsantrasyon güçlükleri, şaşkınlık, sinirlilik, iştahsızlık problemleri görülebilir. Bu tablo çok önemli değildir. Genelde 1-2 hafta içinde şikayetler kendiliğinden kaybolur. Ancak bu kısa geçiş döneminde ailesinin ve eşinin hoşgörülüı davranması ve kendisine yardımcı olmaları gereklidir.
Annelerin %10-15’inde melankoli tablosu iki haftadan uzun sürebilir. Bu durumda depresyon söz konusu olabilir ve profesyonel yardım gerekebilir.